UsLaNMaZ
  Biliyormusunuz..!!!
 

* Yeni Zelanda’da yaşayan Kea adında bir cins papağan araba pencerlerinin etrafındaki kauçuk şeritleri yer!
* Kaydedilen en uzun tavuk uçuşu 13 saniyedir
* Dünyadaki beyaz karıncaların toplam ağırlığı insanlarin 10 katıdır.
* Eşeklerin gözleri dört ayaklarını da görebilecek şekildedir.
* Kedilerin her bir kulağında 32 adele vardır.
* Kutup ayıları solaktır.
* Zürafalar 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptirler.
* Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
* Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur.
* İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
* Develerin üç tane kaşı vardır.
* Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalırlar.
* Istakozların kanı mavi renktedir.
* Eski Mısır’da kediler kutsal hayvan sayılıyordu ve öldükleri zaman insanlar saygılarını göstermek için kaşlarını kazırlardı.
* Fil yavrusu, hortumuyla annesinin kuyruğuna tutunarak dolaşır. Sürü içindeki dişiler doğumlarını birbirlerine göre ayarlayıp sırayla doğum yapıyorlar.
* Kuş örümceği sırtında 300 yavrusuyla gezer.
* Keseli farenin yavruları annelerinin sırtına ısırarak tutunur.
* Salyangozların 25 bine yakın dişi vardır.
* Yılanlar duyamaz.
* Zürafalar yüzemez.
* Kediler şeker tadını ayırt edemez.
* Timsahlar, dillerini dışarıya çıkaramazlar.
* Kangurular, geriye doğru yürüyemez.
* Kelebekler, ayakları ile tat alırlar.
* Atlar, bir ay ayakta kalabilirler.
* Fareler kusamaz.
* Deniz kobrası, dünyanın en zehirli yılanıdır.
* Filler zıplamayan tek memelilerdir.
* Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
* 2 bin 600 kurbağa cinsi vardır.
* Bir sineğin, saatteki hızı 8 km’dir.
* Yunuslar, gözleri açık uyurlar.
* Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
* Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
* İnek sütünün pH değeri 6’dir.
* Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
* Dalmaçyalilar gut olmayan tek köpek cinsidir.
* Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
* Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
* Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
* Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.
* Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
* Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
* Meşe ağaçları elli yasına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
* Aslanlar bir günde 50 kez çiftleşebilirler.
* İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak bas parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
* Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
* Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde “başkent” anlamına gelir.
* Kanada, Kızılderili dilinde “büyük köy” anlamına gelmektedir.
* İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
* Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
* Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
* Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı. 1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven’da yayınlanmıştı.
* Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
* ABD’de, yasları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır. Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini traş olmak için harcar.
* Geçen 3 bin 500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
* Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
* Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
* İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
* Günümüzde, evlenenlerin yarısı boşanmaktadır.
* Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
* Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.
* Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir.
* Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.
* Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
* Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
* Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
* Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.
* Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya’nın Ishigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
* Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
* Kış aylarında, Moskova’daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar.
* Rusya’da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
* Norveç’in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
* Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
* Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
* Hindistan’daki yıllık doğum sayısı, Avustralya’nın toplam nüfusundan fazladır.
* Rusya’nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.
* Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
* Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
* Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
* Salatalığın yüzde 96’si sudur.
* Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
* Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
* Timsahlar renk körüdür.
* Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
* Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
* Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler.
* Havuca rengini karoten verir.
* İnciler sirkede erir.
* Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
* Rodin’in ünlü ‘Düşünen Adam’ heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.
* En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.
* Sihirli sözcük ‘abrakadabra’ ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
* Marilyn Monroe’nun altı ayak parmağı vardı.
* Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
* Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay’da düello yapmak yasaldır.
* Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak var.


2.bölüm

 

Yapıştırıcılar Nasıl Yapıştırıyor?

Yapıştırıcıların sağladığı yapıştırma olayı aslında kimyasal reaksiyondan başka birşey değildir. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapıştırma olayında benzer yada iki malzemeden iki madde, birde yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcı moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olması gerekir.

 

· Radyonun Sesi Açılınca Pil Daha Çabuk mu Biter?

Pille çalisan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akim yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkmen vb. için aynidir.

 

· Matematikte Niçin -2 ile -2 nin Çarpımı +4 Eder?

Haftanın beş günü ise otobüs ile gidip geldiğinizi varsayalım. Her sefer bir milyonluk bir biletle yapılıyor. On milyon tutarında on tane bilet aldınız. Her gün gidiş geliş kullandıkça iki tanesi eksiliyor. Bunun eşitlikteki yeri (-2) dır dır. Siz bu isi beş gün süresince yani 5 kez yaparsanız (-2)x( +5)= 10 olur. Diyelim ki bayram tatilinin iki günü o haftanın Perşembe ve Cuma günlerine geldi ve tatil. Bu kez yapmanız gerekeni yapmıyorsunuz. İki günlük 4 bileti kullanmıyorsunuz. Bu hareket, yapmanız gerekene göre negatif yani ters yönde bir harekettir. Her gün bilet almak yerine iki gün süresince hiç bilet kullanmıyorsunuz. İki kere negatif hareketi “-2″ bilet üzerinde yapınca o hafta elinizde (-2)x( -2) =(+4) . bilet kalıyor.

 

· Termos Nasıl Sıcağı Sıcak, Soğuğu Soğuk Tutuyor?

Tek nedeni vardır, vakum. Yani boşluk. Bir termosta iç içe geçmiş iki kap vardır. Dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir cam sisedir. İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır. Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakin bir boşluk vardır. Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de olmadığından isi iletilemez. Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır. İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz. Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

 

· Bir Hafta Niçin 7 Gündür?

Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısının 7 olusu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde, göğün 7 kat olusu ve doğadaki ana renk sayısının 7 olusu, müzik notalarının 7 olusu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.

 

· Niçin Otellerin Kapıları Döner Kapıdır?

Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini-engeller.

 

· Bardaktaki Buzlar Niçin Birbirlerine Yapışırlar?

Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabin içinde ya da bir bardakta üst üste duran buzların her biri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu, noktada çok küçük kısım erir. Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışçasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

 

· Kumaşlar Yıkandıktan Sonra Niçin Çeker?

Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumasın az biraz uzaması gerekmektedir. Ama-bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek isi, çalkalama, sabun hepsi kumasın çekmesini kolaylastirir. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

 

· Çinlilerin Gözleri Neden Çekiktir?

Yalnız Çinlilerin değil Orta ve Güneydoğu Asyada yasayanların, Japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynidir. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yasadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgâra karsı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

 

· Ateş Böceği Nasıl Işık Saçıyor?

Yaz gecelerinin karanlığında otların arasında veya havada uçarken parıldayan, yanıp sönerek sarı-yeşil bir ışık veren bir böceği görmüşsünüzdür. Yanına yaklaşıldığında ışığını söndüren, gece karanlığında izini kaybettiren bu böceğin ismi ateş böceğidir.
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bunun bilimsel adı “soğuk ışık”tır ki günümüz teknolojisi bu ışığı henüz yapay olarak üretmeyi başaramamıştır. Bilim insanları dünyada milyonlarca yıldır mevcut olan bu tabiat teknolojisinin önce çalışma mekanizmasını çözmek sonra da taklit ederek insanlık hizmetine sunabilmek için çalışmalarına hız vermişlerdir.
Kısa bir zaman öncesine kadar sürtünme veya ısı olmadan ışık elde etmenin imkansız olduğuna inanılıyordu. Nasıl ki normal bir ampul kendisine verilen enerjinin yüzde 4”ünü, florasan ampul ise yüzde 10”unu ışığa dönüştürebiliyor, geri kalanını ısı olarak yayıyorsa, ateş böceğinde de benzer bir durum olduğunu sanan bilim insanları, böceğin bu iş için kullandığı enerjinin tamamını ışığa dönüştürebildiğini tespit edince hayrete düştüler. Gelelim ateşböceğinin ışık üretme mekanizmasına… Aslında ateş böceklerinin ışık verme reaksiyonları o kadar hızlıdır ki bu fonksiyonun kademelerini incelemek hemen hemen imkânsızdır. Yani ışık üretim mekanizması hakkındaki bilgiler hala teoride kalmaktadırlar. Kesin olarak bilinen bunun moleküler seviyede kimyasal bir işlem olduğu, bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir.
Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden, ışık elde elmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmekledir. Bunlardan birincisinin kimyasal yapısı aydınlatılmış ve yapay olarak elde edilmiştir. İkincisinin ise yapısındaki gizem çözülmesine rağmen sentetik olarak üretilmesi hala mümkün olamamıştır. Ateş böceklerinde üretilen iki kimyasalın birleşiminin de ışık vermeye tam olarak yetmediği, böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerektiği tespit edilmiştir. Bilinmeyen bir başka ayrımı ise bu ışığı hangi şalterin açıp kapadığıdır.
Bu gizemli böceklerin 2 bin çeşidi olup erkekleri uçabilirken dişileri kanatsızdırlar. Erkekler dişileri aramak için geceleri uçarlar ve ışıklarını birbirleri ile iletişim kurmak için kullanırlar. En iyi ışık verimini gelişmiş dişiler verir. Ateş böcekleri geceleri 3 saat süreyle ışık verebilirler.
Genellikle ısırarak zehirledikleri salyangozları yedikleri için kireçli toprakların olduğu nemli bölgelerde daha çok görünürler. Parlamayı sağlayan kimyasal maddeler sayesinde, kazara onu yiyen bir düşmanı kusmak zorunda kalır ve bir daha başka ateş böceği yemeye teşebbüs etmez.

 

· Doğum Gününde Pasta Kesme Adeti Nereden Geliyor?

Düğünlerde pasta kesmek adetinin, yeni evlilere bereket, doğurganlık ve mutluluk dileklerinin iletilmesinin zaman içinde gelişmiş bir şekli olduğundan bahsetmiştik. Doğum günlerinde pasta kesmek adetinin ise tarihi kökeni ve amacı değişiktir. Zaten tek kat olan şekli ve üzerindeki mumlar nedeniyle pasta görünüş olarak da düğün pastasından farklıdır. Pasta sözcüğünü hep günümüzdeki anlamı ile kullanıyoruz. Aslında tarihi gelişimi içinde kek demek daha doğru olur. Doğum günü pastasının bilinen tarihi Helen uygarlıklarına kadar uzanır. Bir kutlama amacı ile ortaya çıkması ise Ortaçağda Almanyada olmuştur. 13. yüzyılda Almanyada çocuklara gösterilen ilgi belki bugünkünden bile fazlaydı. Doğum günleri bir festival şeklinde kutlanıyordu. Doğum günü kutlaması sabaha karşı, şafakta, gün ağarırken başlıyordu. Üstü yanar mumlarla süslenmiş pasta kek eve getirildiğinde çocuk uyandırılıyor, pastanın üstündeki mumların ise yemek vakti gelene kadar devamlı değiştirilerek sürekli yanar halde kalmaları sağlanıyordu. Yemeğin başında çocuk mumları üfleyerek söndürüyor ve şölen başlıyordu. Pastanın üzerindeki mumların sayısı çocuğun yaşından bir fazla oluyordu. Bu bir fazla mum, bir gün sönecek hayatın ışığını simgeliyordu. Ayrıca çocuğa bir çok hediyeler getiriliyor, o gün istediği, sevdiği yiyecekler hazırlanıyordu. Yani o zamanlarda doğum günü kutlamaları çocuklara yönelikti. Günümüzde her yaştan insanın kutladığı doğum günü ve kesilen pasta işte o zamanların bir adetinin devamıdır. Doğum günü pastasının üstündeki mumları bir üfleyişte söndürmek, bu arada bir dilek tutmak, eğer dilek gerçekleşirse bunu kimseye söylememek adetleri de o günlerden kalmadır



 

Yapıştırıcılar Nasıl Yapıştırıyor?

Yapıştırıcıların sağladığı yapıştırma olayı aslında kimyasal reaksiyondan başka birşey değildir. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapıştırma olayında benzer yada iki malzemeden iki madde, birde yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcı moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olması gerekir.

 

· Radyonun Sesi Açılınca Pil Daha Çabuk mu Biter?

Pille çalisan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akim yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkmen vb. için aynidir.

 

· Matematikte Niçin -2 ile -2 nin Çarpımı +4 Eder?

Haftanın beş günü ise otobüs ile gidip geldiğinizi varsayalım. Her sefer bir milyonluk bir biletle yapılıyor. On milyon tutarında on tane bilet aldınız. Her gün gidiş geliş kullandıkça iki tanesi eksiliyor. Bunun eşitlikteki yeri (-2) dır dır. Siz bu isi beş gün süresince yani 5 kez yaparsanız (-2)x( +5)= 10 olur. Diyelim ki bayram tatilinin iki günü o haftanın Perşembe ve Cuma günlerine geldi ve tatil. Bu kez yapmanız gerekeni yapmıyorsunuz. İki günlük 4 bileti kullanmıyorsunuz. Bu hareket, yapmanız gerekene göre negatif yani ters yönde bir harekettir. Her gün bilet almak yerine iki gün süresince hiç bilet kullanmıyorsunuz. İki kere negatif hareketi “-2″ bilet üzerinde yapınca o hafta elinizde (-2)x( -2) =(+4) . bilet kalıyor.

 

· Termos Nasıl Sıcağı Sıcak, Soğuğu Soğuk Tutuyor?

Tek nedeni vardır, vakum. Yani boşluk. Bir termosta iç içe geçmiş iki kap vardır. Dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir cam sisedir. İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır. Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakin bir boşluk vardır. Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de olmadığından isi iletilemez. Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır. İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz. Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

 

· Bir Hafta Niçin 7 Gündür?

Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısının 7 olusu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde, göğün 7 kat olusu ve doğadaki ana renk sayısının 7 olusu, müzik notalarının 7 olusu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.

 

· Niçin Otellerin Kapıları Döner Kapıdır?

Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini-engeller.

 

· Bardaktaki Buzlar Niçin Birbirlerine Yapışırlar?

Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabin içinde ya da bir bardakta üst üste duran buzların her biri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu, noktada çok küçük kısım erir. Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışçasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

 

· Kumaşlar Yıkandıktan Sonra Niçin Çeker?

Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumasın az biraz uzaması gerekmektedir. Ama-bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek isi, çalkalama, sabun hepsi kumasın çekmesini kolaylastirir. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

 

· Çinlilerin Gözleri Neden Çekiktir?

Yalnız Çinlilerin değil Orta ve Güneydoğu Asyada yasayanların, Japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynidir. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yasadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgâra karsı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

 

· Ateş Böceği Nasıl Işık Saçıyor?

Yaz gecelerinin karanlığında otların arasında veya havada uçarken parıldayan, yanıp sönerek sarı-yeşil bir ışık veren bir böceği görmüşsünüzdür. Yanına yaklaşıldığında ışığını söndüren, gece karanlığında izini kaybettiren bu böceğin ismi ateş böceğidir.
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bunun bilimsel adı “soğuk ışık”tır ki günümüz teknolojisi bu ışığı henüz yapay olarak üretmeyi başaramamıştır. Bilim insanları dünyada milyonlarca yıldır mevcut olan bu tabiat teknolojisinin önce çalışma mekanizmasını çözmek sonra da taklit ederek insanlık hizmetine sunabilmek için çalışmalarına hız vermişlerdir.
Kısa bir zaman öncesine kadar sürtünme veya ısı olmadan ışık elde etmenin imkansız olduğuna inanılıyordu. Nasıl ki normal bir ampul kendisine verilen enerjinin yüzde 4”ünü, florasan ampul ise yüzde 10”unu ışığa dönüştürebiliyor, geri kalanını ısı olarak yayıyorsa, ateş böceğinde de benzer bir durum olduğunu sanan bilim insanları, böceğin bu iş için kullandığı enerjinin tamamını ışığa dönüştürebildiğini tespit edince hayrete düştüler. Gelelim ateşböceğinin ışık üretme mekanizmasına… Aslında ateş böceklerinin ışık verme reaksiyonları o kadar hızlıdır ki bu fonksiyonun kademelerini incelemek hemen hemen imkânsızdır. Yani ışık üretim mekanizması hakkındaki bilgiler hala teoride kalmaktadırlar. Kesin olarak bilinen bunun moleküler seviyede kimyasal bir işlem olduğu, bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir.
Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden, ışık elde elmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmekledir. Bunlardan birincisinin kimyasal yapısı aydınlatılmış ve yapay olarak elde edilmiştir. İkincisinin ise yapısındaki gizem çözülmesine rağmen sentetik olarak üretilmesi hala mümkün olamamıştır. Ateş böceklerinde üretilen iki kimyasalın birleşiminin de ışık vermeye tam olarak yetmediği, böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerektiği tespit edilmiştir. Bilinmeyen bir başka ayrımı ise bu ışığı hangi şalterin açıp kapadığıdır.
Bu gizemli böceklerin 2 bin çeşidi olup erkekleri uçabilirken dişileri kanatsızdırlar. Erkekler dişileri aramak için geceleri uçarlar ve ışıklarını birbirleri ile iletişim kurmak için kullanırlar. En iyi ışık verimini gelişmiş dişiler verir. Ateş böcekleri geceleri 3 saat süreyle ışık verebilirler.
Genellikle ısırarak zehirledikleri salyangozları yedikleri için kireçli toprakların olduğu nemli bölgelerde daha çok görünürler. Parlamayı sağlayan kimyasal maddeler sayesinde, kazara onu yiyen bir düşmanı kusmak zorunda kalır ve bir daha başka ateş böceği yemeye teşebbüs etmez.

 

· Doğum Gününde Pasta Kesme Adeti Nereden Geliyor?

Düğünlerde pasta kesmek adetinin, yeni evlilere bereket, doğurganlık ve mutluluk dileklerinin iletilmesinin zaman içinde gelişmiş bir şekli olduğundan bahsetmiştik. Doğum günlerinde pasta kesmek adetinin ise tarihi kökeni ve amacı değişiktir. Zaten tek kat olan şekli ve üzerindeki mumlar nedeniyle pasta görünüş olarak da düğün pastasından farklıdır. Pasta sözcüğünü hep günümüzdeki anlamı ile kullanıyoruz. Aslında tarihi gelişimi içinde kek demek daha doğru olur. Doğum günü pastasının bilinen tarihi Helen uygarlıklarına kadar uzanır. Bir kutlama amacı ile ortaya çıkması ise Ortaçağda Almanyada olmuştur. 13. yüzyılda Almanyada çocuklara gösterilen ilgi belki bugünkünden bile fazlaydı. Doğum günleri bir festival şeklinde kutlanıyordu. Doğum günü kutlaması sabaha karşı, şafakta, gün ağarırken başlıyordu. Üstü yanar mumlarla süslenmiş pasta kek eve getirildiğinde çocuk uyandırılıyor, pastanın üstündeki mumların ise yemek vakti gelene kadar devamlı değiştirilerek sürekli yanar halde kalmaları sağlanıyordu. Yemeğin başında çocuk mumları üfleyerek söndürüyor ve şölen başlıyordu. Pastanın üzerindeki mumların sayısı çocuğun yaşından bir fazla oluyordu. Bu bir fazla mum, bir gün sönecek hayatın ışığını simgeliyordu. Ayrıca çocuğa bir çok hediyeler getiriliyor, o gün istediği, sevdiği yiyecekler hazırlanıyordu. Yani o zamanlarda doğum günü kutlamaları çocuklara yönelikti. Günümüzde her yaştan insanın kutladığı doğum günü ve kesilen pasta işte o zamanların bir adetinin devamıdır. Doğum günü pastasının üstündeki mumları bir üfleyişte söndürmek, bu arada bir dilek tutmak, eğer dilek gerçekleşirse bunu kimseye söylememek adetleri de o günlerden kalmadır...



 

 
  Desing: By_UsLaNMaZ Telif Hakkı Saklıdır.. İçerisindeki Bilgilerin İzinsiz Alınması Yasaktır...Aksi Taktirde Gerekenler Yapılacaktır...  
 
Bu sayfada

dakika saniye misafirim oldunuz .....
uslanmaz1354.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol